
Ülkemizde ve hatta tüm dünyada, çocukların öfkeli davranışları sıklıkla kabul edilmemekte ve öfkeyi dışa vurmak uygunsuz bir davranış olarak görülmektedir. Fakat gücü elinde bulunduran ebeveynlerin ve hatta öğretmenlerin, öfkelenip çocuklarına bağırmaların normal olduğu ve hatta bunun çocukları eğitmek için gerekli olduğuna dair bir inanış hakimdir.
Bu durum, çocukların öfkeyi sadece en güçlü olanlara tanınan bir hak olarak içselleştirilmesine sebebiyet vermektedir. Fakat bugün, çocuğun öfkesini ifade edebileceği güvenli ilişkilerin bulunmasının psikolojik sağlık üzerindeki önemi ortaya konmuştur.
Yapılan çok sayıda çalışma, bastırılan öfkenin bedensel rahatsızlıklarla ilişkili olduğunu göstermiştir. Ayrıca öfke, benliğin oluşumunda, kişinin ilişki içindeki sınırlarını ortaya koyabilmesinde ve diğerleri karşısında var olabilmesinde gerekli ve temel bir duygudur. Öfkenin reddi çocuğun özgüvenine zarar vermektedir.
Çocuğun öfkesinin ebeveynleri tarafından duyulmaması, stresin birikerek bir öfke krizine dönüşme ihtimalini de arttırmaktadır. Öfke nöbetleri tıpkı dışkılama gibi fizyolojik bir boşaltım süreci olarak ele alınabilir. Bağırsakta biriken dışkının boşaltma dürtüsüne yol açması gibi stresin birikimi de boşaltma dürtüsü yaratmaktadır.
Tüm bu sebeplerle, ebeveynin çocuğun öfkesini kabul ettiği mesajını iletmesi önemlidir. Bu noktada yapılacak ilk şey öfkelenmiş olan çocuğa onun hizasına eğilerek bakmak ve onu dinlemek için orada olduğumuzu göstermektedir. “Kızgınsın çünkü o oyuncak arabayı gerçekten çok sevmiştin, onu o mağazada bırakmak senin için çok zordu” gibi cümleler ile çocuğun hissettiklerini kelimelere dökmek, çocuğa duygusunu anladığımız mesajını iletmek ve öfkesini kelimelerle ifade edebileceği bir alan açmak için önemlidir.
Öfke sadece zihinsel bir durum değildir. Öfke ile beraber vücutta birtakım biyolojik tepkiler meydana gelmektedir. Kalbin daha hızlı atması, vücut ısısının yükselmesi, kanın vücudun üst kısımlarına ellere ve kollara doğru akması, alt çenenin gerilmesi, nefes vermenin nefes almaktan daha uzun süreli olması bu reaksiyonlardan bazılarıdır. Bu esnada yumrukların da sıkılmasıyle beraber, çocuklarda vurma isteği ortaya çıkabilmektedir. Küçük çocuklar genellikle vurma isteklerini kontrol edemezler çünkü beyinleri bu kontrolü sağlayacak kadar gelişmemiştir.
Çocuk büyüdükçe bedeni üzerindeki kontrolü de artacaktır. Ebeveynlerin yapması gereken; çocuğun yaşadığı gerilimi diğer insanları incitmeden dışa vurmasına yardımcı olmaktır. Ebeveynin şefkatli ve kabul edici tutumuyla beraber, çocuğa öfkeyi bedensel olarak da dışa vurmasına yardımcı olacak bazı hareketler öğretilmelidir.
Öfke yastığı kullanmak (yoğun bir öfke anında çocuktan her iki eli de başının üzerine kaldırarak yastığa vurmasını istemek), açık tuttuğumuz bir gazete sayfasına vurmasını istemek, ellerimizi açıp elimize vurmasını istemek gibi bazı hareketler öfkenin yatışmasında faydalı olabilmektedir. Öfke duygusu, ebeveynleri tarafından şefkatle kabul edilen ve diğerlerini incitmeden bunu dışa vurmayı öğrenmiş çocuklar, büyüdükçe öfke ile baş etme ve kendilerini kontrol etme konusunda daha yetkin olacaklardır.